Yaşam 3.0
Yapay zeka (AI), 21. yüzyılın en tartışmalı ancak büyüleyici konularından biri. Öngörülebilir gelecekte yeni bir süper akıllı yaşam formu (Yaşam 3.0) ortaya çıkacak mı ve bunun insanlık üzerindeki etkileri nelerdir? Bu yazımıza Max Tegmark’ın Life 3.0 adlı eseri ilham veriyor.
Yaşam 4 milyar yıl önce üzerinde yaşadığımız Dünya’da ortaya çıktı. Yaşam 1.0 versiyonu ile tamamıyla biyolojik bir aşamaydı, bakteriler, DNA, mikro organizmalar ve çeşitli yaşam türleriyle birlikte. Yani yaşamın hem donanım hem de yazılım tarafının geliştirildiği versiyon. Yaşam 2.0 ile de donanım zaten geliştirilmişken ve değiştirilemezken (örn. bedenimiz), yazılımımız da öğrenme yoluyla tasarlanmaya devam etti ve bu aslında bir kültür, dil, meslek, dünya görüşü veya bir hedef sahibi olmamızı sağladı. Bizler Yaşam 2.0 örnekleriyiz.
Teknoloji ve yapay zeka ile birlikte artık hem donanımı hem de yazılımı geliştirebileceğimiz ve tasarlayabileceğimiz bir aşama olan Yaşam 3.0 karşımıza çıkıyor. Peki nasıl anlamlı olacak? Yani insanın kendi kaderine hükmetmesi nasıl gerçekleşecek?
Donanımı Geliştirmek?
İnsan vücudunu, sağlığını, fiziksel yaşam kalitesini bio-teknoloji, genetik ve bu yönde yapılan tüm ar-ge çalışmalarıyla arttırmak.
Yazılımı Geliştirmek?
Bizi diğer canlılardan eşsiz kılan duygusal varlığımızın, zihinsel faaliyetlerimizin etkinliği arttıracak, öğrenme ve eğitimin daha kaliteli bir seviyede sürdürülmesine katkı sunacak olan tüm gelişmeler.
İnsan-makine melezi Cyborg’ler ile ilk temas bu versiyonda gerçekleşecek. Daha fazla iş otomatikleşecek, şimdiden de işlerimizi otomatik gerçekleştirecek daha iyi olan çözümlere yönelmiyor muyuz? Sanayi Devriminden bu yana gidişat bu yönde. Bunlar biraz film senaryosu tadında olgular. Sonuçta insanlığın başına gelebilecek en iyi ya da en kötü şey bu olabilir.
Yapay Zeka, işleri, toplumları, kültürleri, bedenlerimizi ve hatta insan kimliğini dönüştürmeye hazır bir yerde. Gezegende en zeki tür artık “insan” olmadığında ne olur? Makineler sayesinde kendi insan doğamızın sınırlarından kurtulmuş olur muyuz ve sınırsız bir geleceği tasarlayabilir miyiz? Bizler, istediğimiz gelecek hakkında daha bilinçli kararlar verdiğimizde sonuç daha olumlu olacaktır.
Her problem, teknolojik bir çözüm bekleyen fırsattır; tabii kendimizi yani insanı eskitmeden…
Dijital Göçebeler
İş akışlarının sayısal hale gelmesi dijital göçebenin konumdan bağımsız çalışabilmesini sağlıyor. Dijitalleşmeyi geniş anlamda Dijital Dönüşüm ve Kültürel Dönüşüm olarak daha önce ifade etmiştik ve artık bu neredeyse tüm sektörlere yayıldı.
Uzaktan çalışmanın nasıl olduğunu artık neredeyse imkânı olan iş kollarında herkes bir şekilde tecrübe etti ve benimsenerek kalıcılığı üzerinde kararlar alındığını görüyoruz. Ancak her uzaktan çalışan dijital göçebe midir?
Ortak noktaları olmakla birlikte tam olarak değil; çünkü Dijital Göçebelerin yaşam tarzına da dokunan bazı karakteristik özellikleri var. Dijital göçebeler kişisel olarak deneyimler yaşayarak, dünyayı dolaşarak, kendilerini bulmak, hayat amaçlarını keşfetmek ve olgunlaşmak istemektedirler. Zamanlarını, amaçlarını, konumlarını kendi arzuladıkları kalıplarda geçirmek istemektedirler.
Dijital göçebelerin konumlandıkları yerler ilgi çekici buldukları, eğlenceli, hobilerini yaşayabilecekleri mekanlardır. Uzaktan çalışanlar ise genellikle kendi mekanlarında kalarak hizmet vermeye devam ederler. Dijital göçebelik, dijitalleşmenin bir sonucu olduğu için genellikle üst düzey bir dijital okur yazarlığa sahip olmayı da gerektirir.
Ancak hayat onlar için asla kolay değil; feragat ettikleri düzenli gelir, iş sürekliliği ve yalnızlık hissiyle boğuşacakları bir ortamdan kendi içlerinde kurdukları topluluklar sayesinde en az zararla çıkmaya çalışmaktalar.
Hepsinin yolu açık, internetleri kesintisiz olsun!
YAZAN:
AYDIN KEMENT – ESAS GAYRİMENKUL CRM YÖNETİCİSİ